Sonya Sosterman 1961 Temmuz'unda ailesi ve kucağındaki 10 aylık bebeğiyle ABD'den geldi, havaalanından bir otomobille Kartal'a ulaştı ve oradan bir motora bindi. Büyük gürültü ve duman üreten pır pır motorla zar zor Sedef Adası'na ulaştılar. Türkiye'nin elektrik şebekelerini yapan babası Vivi'nin iş arkadaşı Şehsuvar beyden aldığı olağanüstü manzaralı eve yerleştiler. Henüz yalnızca 13 evin bulunduğu adada o tarihte su, elektrik, telefon yoktu. Elektrik sıkça bozulan bir inşaat jeneratöründen elde ediliyordu. Tüpgaz olmadığı için yemekler elektrikle pişiriliyor, jeneratör 13 evin elektrik ocağını kaldıramadığı için sık sık elektrik kesintisi yaşanıyordu. Babası işteyken adayla haberleşebilmek için Amerika'dan "Walkie Talkie" denilen basit bir telsiz cihazı getirdi. Ancak 27 Mayıs 1960 darbesinin hemen sonrasıydı; onca tanıdığa ve ilişkiye rağmen kullanma izni almayı başaramadılar. Geldiklerinin ertesi günü bebeğin ateşi çıktı. Büyükada'ya motor gönderdiler, doktor geldi. ABD'de doğan bebek o güne değin hazır mama yemişti. Doktor, "Buraya alışması lazım. Ne yerse yesin" dedi. Dediğini yaptılar, bebek iyileşti ve adaya alıştı. Adayı kendilerine yerleşim yeri olarak belleyen ve o güne değin hiçbir canlı tarafından tehdit edilmeyen martılar aşırı çoğalmıştı. Sedef Adası'nın insan sakinleri rahat yüzü görmüyordu. Şehsuvar bey çare olarak iki tilki getirdi adaya. Tilkiler yumurtalarını yiyince martılar azaldı ancak bu kez yılanlar çoğaldı. Doğaya müdahale etmemek gerektiğini anladılar ve tilkileri geri gönderdiler. Uzun yıllar varlık içinde yokluk çektiler ama adadan vazgeçmediler.