Kınalıada
Cumartesi, 17 Eylül 2011 01:59

Esra Bereket

Bir zamanlar üzerinde yalnızca Patrik Ignatios’un IX. yüzyılda kurduğu erkekler manastırı bulunan Sedef Adası'nın bugünkü sahiplerinden Esra Bereket adanın nasıl satın alındığını anlatıyor: "Ada verasetle annemle dayıma kaldı. Sedef Adası'nı Sultan Abdülmecit döneminde dedeleri Tophane Müşiri Fethi Ahmet Paşa almış. Annemle dayımın vefatından sonra da arazilerin mülkiyeti bana ve erkek kardeşim Mehmet Birgen'e geçti". Üzerindeki zeytinlikleri 1. Dünya savaşı sırasında odun yapmak için kesilen Sedef Adası yalnızca balıkçıların uğradığı, kıyılarından ığrıp ağları çektiği ıssız ve çorak bir adayken, Esra Bereket'ın dayısı Şehsuvar Menemencioğlu ve annesi Reyan Şehsuvaroğlu orayı yaşayan bir yer haline getirmek istedi. 1956 yılında 40 bin ağaç dikildi, elektrik mühendisi olan Şehsuvar Menemencioğlu sualtı kablosuyla Kartal'dan elektrik getirdi, İstanbul'dan tankerle gönderilen suyu saklamak için depo yapıldı. Bu çalışmaların ardından 63 adet ev inşa edildi. Esra Bereket'in annesi ağaçlara, dayısı inşaatlara bakıyordu. Evlerin kimlere satılacağına Şehsuvar bey bizzat karar verirdi. Uzunca bir süredir yazları Sedef Adası’na vapur çalışsa da, başlangıç yıllarındaki tek ulaşım adanın küçük motoruyla sağlanıyordu. Bugün bile yaz sezonu dışındaki ulaşım adanın artık pek küçük sayılmayacak motoruyla sağlanmaya devam ediyor. Reyhan Şehsuvaroğlu adada yaşamaya başladı ancak Şehsuvar bey "çocuğum" dediği adada oturmayı hiç düşünmedi. Sağlığında oturmasa da vefat edince oraya gömüldü. Bugün sayıları 108'e ulaşan evlere yenilerinin eklenmesi planlanıyor.
Çarşamba, 14 Eylül 2011 23:37

İdil Biret

4 yaşında J. S. Bach'ın prelütlerini çalıyordu. 15 yaşında Paris Ulusal Konservatuarı’nın yüksek bölümünü birinci olarak bitirdi. Dünyanın en önemli orkestraları eşliğinde sayısız konser verdi ve kayıt yaptı. "Lili-Boulanger" (Boston), "Harriet Cohen/Dinu Lipatti" (Londra), "Kültür Liyakat" Polonya, "Chevalier de I'Ordre National de Merite" Fransa nişanlarını aldı, 30 yaşında Devlet Sanatçısı oldu. Sayısız ödül ve albüme sahip.
Cuma, 16 Eylül 2011 14:45

Hüseyin Siret Özsever

Fecr-i Ati dönemi şairlerinden Hüseyin Siret Özsever eşi Yegâne Hanım’a intikal eden miras yoluyla Sedef Adası’nın mülkiyet hakkına sahip olmuştur.
Pazartesi, 19 Eylül 2011 22:40

Şehsuvar Menemencioğlu

Esra Bereket'in dayısıdır.
Pazartesi, 19 Eylül 2011 22:29

Reyhan Şehsuvaroğlu

Esra Bereket'in annesidir.
Pazartesi, 19 Eylül 2011 22:37

Sonya Sosterman

Sonya Sosterman 1961 Temmuz'unda ailesi ve kucağındaki 10 aylık bebeğiyle ABD'den geldi, havaalanından bir otomobille Kartal'a ulaştı ve oradan bir motora bindi. Büyük gürültü ve duman üreten pır pır motorla zar zor Sedef Adası'na ulaştılar. Türkiye'nin elektrik şebekelerini yapan babası Vivi'nin iş arkadaşı Şehsuvar beyden aldığı olağanüstü manzaralı eve yerleştiler. Henüz yalnızca 13 evin bulunduğu adada o tarihte su, elektrik, telefon yoktu. Elektrik sıkça bozulan bir inşaat jeneratöründen elde ediliyordu. Tüpgaz olmadığı için yemekler elektrikle pişiriliyor, jeneratör 13 evin elektrik ocağını kaldıramadığı için sık sık elektrik kesintisi yaşanıyordu. Babası işteyken adayla haberleşebilmek için Amerika'dan "Walkie Talkie" denilen basit bir telsiz cihazı getirdi. Ancak 27 Mayıs 1960 darbesinin hemen sonrasıydı; onca tanıdığa ve ilişkiye rağmen kullanma izni almayı başaramadılar. Geldiklerinin ertesi günü bebeğin ateşi çıktı. Büyükada'ya motor gönderdiler, doktor geldi. ABD'de doğan bebek o güne değin hazır mama yemişti. Doktor, "Buraya alışması lazım. Ne yerse yesin" dedi. Dediğini yaptılar, bebek iyileşti ve adaya alıştı. Adayı kendilerine yerleşim yeri olarak belleyen ve o güne değin hiçbir canlı tarafından tehdit edilmeyen martılar aşırı çoğalmıştı. Sedef Adası'nın insan sakinleri rahat yüzü görmüyordu. Şehsuvar bey çare olarak iki tilki getirdi adaya. Tilkiler yumurtalarını yiyince martılar azaldı ancak bu kez yılanlar çoğaldı. Doğaya müdahale etmemek gerektiğini anladılar ve tilkileri geri gönderdiler. Uzun yıllar varlık içinde yokluk çektiler ama adadan vazgeçmediler.
Perşembe, 15 Eylül 2011 12:17

Ercüment Kalmık

Ercüment Kalmık, 1909 yılında İstanbul'da doğmuştur. Nişantaşı Sultanisi ve Ankara Lisesi'nden sonra British School'da öğrenimini sürdürmüştür. 1928 yılında Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümü'nde önce Nazmi Ziya, daha sonra ise İbrahim Çallı'nın öğrencisi olmuştur. 1939'da Paris'e giderek Andre Lhote resim atölyesinde resim çalışmaları yapmış, aynı zamanda Sorbonne Üniversitesi'nde de Sanat Tarihi derslerini izlemiştir. II. Dünya Savaşı'nın başlamasıyla ülkesine geri dönen sanatçı, 1941 yılında ilk sergisini İstanbul'da açmıştır. Ercüment Kalmık, 1942'de Ankara Kız Meslek Öğretmen Okulu'nda ve İstanbul Nişantaşı Kız Lisesi'nde resim öğretmenliği yapmış, 1947 yılında ise İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi'ne öğretim üyesi olarak atanmış, burada renk ve biçim kompozisyonu dersleri vermiştir. Sonraki yıllarda Roma'da ve Amerika Birleşik Devletleri'nde müze ve sanat okulları konusunda incelemelerde bulunmuştur. Bir yandan sanatsal üretimlerini sürdüren sanatçı, 1943'te açılan 5. Devlet Resim ve Heykel Yarışması'nda üçüncülük ödülü kazanmıştır. 1948'de UNESCO karma sergisine, 1954'te Roma Sergisi'ne, 1956-1962 yılları arasında Venedik Bienal Sergileri'ne, 1957'de Viyana Sergisi'ne, 1958'de Lugano Grafik Sergisi'ne, 1961'de Sao Paulo Sergisi'ne katılmıştır. Kalmık'ın eğitimcilik deneyimi, ölümünden iki yıl önce, 1969'da açılan, İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi, Temel Sanatlar Kürsüsü'nün temelini oluşturmuştur. Resim çalışmalarının yanı sıra, pek çok Cumhuriyet Dönemi sanatçısı gibi, Türk resim sanatının kuramsal ve düşünsel kavramları üzerinde makaleler kaleme alan, konferanslar ve radyo konuşmaları da gerçekleştiren Kalmık'ın, "Renklerin Armoni Sistemi" ve "Tabiatta ve Sanatta Doku" başlıklı iki kitabı, İstanbul Teknik Üniversitesi tarafından basılmıştır. Ercüment Kalmık'ın halen İstanbul Resim ve Heykel Müzesi'nde bulunan Liman, Kızımın Portresi ve Sahilgibi yapıtları onun doğa karşısındaki yorum ve görüşlerini ortaya koyar. Bu yorumlar, ilk zamanlarda kübist bir yaklaşımda olmasına rağmen zamanla kendini geometrik bir üsluba bırakmıştır. Sanatçı büyük bir deniz aşığı olup birçok tablosunda sandallar, balık ağları ve denizle bağlantılı öğeler kullanmıştır. 1971 yılında hayata veda eden sanatçının İstanbul'da bulunan evi, müze olarak restore edilmiş ve sanatseverlerin istifadesine sunulmuştur.
Kategori Adalı Ressamlar
Çarşamba, 14 Eylül 2011 00:17

Ayşegül Sarıca

Paris Konservatuarı'nı birincilikle bitirdi, pek çok ülkede konserler verdi ve ödüller kazandı.
Buradasınız: Home Adalar Sedefadası