Fazıl Ahmet Aykaç
Kınalıadalı şair, yazar, eğitmen, milletvekili ve Fecr-i Âti edebî topluluğu üyelerinden Fazıl Ahmet Aykaç, İkinci Dünya Savaşı yıllarında, çok sevdiği şair dostu Yahya Kemal Beyatlı'nın sık sık Büyükada'ya gidip, kendisini ziyarete gelmemesine kırılırdı. Şair dostuna şiir yoluyla sitem ederken, ünlü Viranbağ şiirine de gönderme yaptı: "Uğramadın bu yaz bize hiç Kemal / Neyi bekliyorsun sanki güzü mü? / Bizi unutturdu sana ihtimal / Gene bu Viranbağ'ın ekşi üzümü / Cidden bir şey oldu sana bu sene / Eski dostlarını bıraktın bütün / Canım Kınalı'ya kadar gelsene / Ekmek vesikanı alıp da bir gün". Şiirlerinde mizaha sıkça yer veren Fazıl Ahmet Aykaç'ın ve eşinin Kınalıadalı kimliği neredeyse yüz yıl öncesine dayanıyor. Bahçesinde üç büyük dut ağacı olan, merdivenin tırabzanına sarılı hanımelinin gelenleri olağanüstü kokusuyla karşıladığı üç katlı ahşap bir evleri vardı. Fazıl Ahmet Aykaç bugün Kınalıada'daki bir caddeye verilen ismiyle anılıyor. İki şiire konu olan ünlü Viranbağ ise son yıllarda Eskibağ diye adlandırılıyor...
Nüktedanlığı ve sohbetlerindeki lezzet hemen herkes tarafından dile getirilen Fazıl Ahmet Aykaç Kınalıada'nın simgesi olmuş, başta İhap Hulusi olmak üzere pek çok dostunu Ağasi Evi, Fazıl Ahmet Aykaç Caddesi No: 23'deki evde ağırlamıştır.
Berç Keçyan
Aritun Hançer
1960’lı yılların ortasında Karagözyan okulunda başladığı voleybolu, Şişli takımlarında sürdürdü ve takımın en önemli oyuncusu olarak dikkatleri çekti. Yıllarca faal sporcu olarak kırmızı-siyahlı formayı giydi ve sporu bıraktıktan sonra antrenör oldu. Şişlispor Altınyrut takımlarını çalıştırdı. Ardından da milli bayan voleybol takımı antrenörlüğüne atandı. Türkiye’nin sayılı voleybol adamlarından biri olan Aritun Hançer, halen ticaretle uğraşmasına karşın voleybola de çeşitli panellerle ve TV programları ile katkıda bulunuyor.
Oyuncu, milli antrenör (Şişlispor, Kadın Milli Voleybol Takımı) Türkiye'nin sayılı voleybol uzmanlarından olan Aritun Hançer halen spor yazarlığı ve TV yorumculuğu yapıyor.
Hayko Kuyumcuyan
Zeki Sessiz
İkinci Dünya Savaşı yıllarında Zeki Sessiz akşam hava kararmaya başladığında önce Kınalıada iskele meydanındaki orta direğe bir gaz lambası asar, ikinci lambayı da şimdiki Mimoza Lokantası'nın bulunduğu yerdeki direğe takardı. Adanın diğer yerleri karanlıkta kalırdı. Savaş yıllarında gaz karneyle satılıyordu ve geceleri karartma vardı...
Zeki Sessiz'in ailesi 1907 yılında o henüz 7 yaşındayken Kınalıada'ya yerleşmişti. Daha önce İstanbul, Gedikpaşa'da oturuyorlardı ve dedesi adada bağ satın almıştı.
Birinci Dünya Savaşı'nda askere alınan, Arabistan cephesinde İngilizlere esir düşen Zeki Sessiz, kendisinin Ermeni ve adının Zenop olduğunu söyleyerek kurtulabilmişti. Ermenice ve Rumca'yı iyi bilirdi. Çok iyi ut çaldığı için şarkılarını, Türkçe'nin yanı sıra bu dillerde de söylerdi.
Askerden döndükten sonra zaman zaman dönemin Ataman Tiyatrosu'nda kendi film makinesiyle adalılara film gösterisi yapardı. Ancak 1929'daki büyük Kınalıada yangınında tiyatro da yandı. 1960'lı yıllarda muhtarlık da yapan Zeki Sessiz, 1982 yılında hayata veda etti.