Haralambos Tomaidis Kalfa
Zeynep Sılan
Halikarnas Balıkçısı
Yuvanakis Taşçıoğlu Kalfa
Yorgaki Panciri Efendi
Asker Hüseyin
Askerliğini çok geç yaptığı için "Asker" lakabı takılan Hüseyin genellikle balık satardı. Demokrat Parti döneminde ona Büyükada'da sabit bir balık tezgâhı verildi ama biraz dağınık bir kişilikti, başını çeşitli dertlere soktu ve başarılı olamadı. 27 Mayıs 1960 darbesinden sonra bugünkü elektrik idaresinin civarında bir balık tezgâhına daha sahip oldu. Sevdiği insanlara karşı bonkördü, enikonu fiyat kırardı. Ama delibozukluk orada da gelip yakasına yapıştı. Beş parasız kaldığı bir gün civardaki esnaf, "Anadan doğma soyunup buradan iskeleye kadar koş, sana 5 lira vereceğiz!" diye onu ikna etti. Asker Hüseyin, "Tamam!" dedi, anadan doğma soyundu ve iskeleye doğru koşmaya başladı. Onu koşturanlar derhal telefona sarılıp Asker Hüseyin'i polise ihbar ettiler. Hüseyin iskelede polisler tarafından karşılandı ve gözaltına alındı.
Bütün delibozukluğuna karşın bir gün nasıl becerdiyse esnaftan birinin boşandığı eşiyle evleniverdi. Hiç çocukları olmadı ama Asker Hüseyin bir anda duruldu, uslandı, efendi bir adam haline geldi.
Prof. Dr. Akil Muhtar Özden
Büyükada'dan Yunanistan'a göç etmiş Rumlardan bir gurup, 1998 yazında adayı ziyarete gelmişti. Onları karşılayıp yardımcı olan adalılar arasında Baki Nedim Baltacı da vardı. Gelen gruptaki hayli yaşlı bir eski adalı "Akil Muhtar Bey vefat edeli çok oldu ama onun akrabalarından kimse var mı" diye sordu. Yanındakiler Akil Muhtar'ın uzaktan akrabası olan Baki Nedim Baltacı'yı gösterdi. Yaşlı adam yanına geldi ve "Siz Akil Muhtar nasıl bir adamdı bilir misiniz" diye sordu. Baki Nedim onun Türkiye tıbbına ve tıp literatürüne katkılarını sıralarken, adam sözünü kesti: "O tamam. İnsanlık yanını bilir misiniz?" dedi. Baki Nedim bu kez filozof yanını, kitaplarını anlatıyordu ki, yaşlı Rum tekrar sözünü kesti: "Akil Muhtar İstanbul tıbbının başında olmasına rağmen yılda 8 ay adada oturur, gece yarısı bile olsa hastaların yardımına koşardı. O zamanlar Rumlar fazla olduğu için hastaların çoğu Rum'du. Akil muhtar fakir hastalardan para almaz, eğer çok fakirse, yastığının altına para koyardı. Siz bunu bilmeyebilirsiniz ama ben ölmeden bunu size anlatmayı görev bildim" dedi, her ikisinin de gözleri doldu. Akil Muhtar Özden (1877-1949), Tıbbiye Mektebi'nde başladığı öğrenimini 2. Abdülhamit'in baskısından kurtulmak için yurtdışında tamamladı, 1906'da Cenevre'de doçent oldu. 1908'de meşrutiyetle birlikte İstanbul'a çağrıldı ve Tıp Fakültesi Tedavi Kliniği'ne farmakoloji profesörü olarak atandı. Atatürk hastalandığında onun tedavisi için çaba harcayan doktorlar asındaydı. Kızılay ve Türk Ocakları'nın kurucuları arasındaydı, 1944'de Ordinaryüs oldu. Onun yazdığı farmakoloji kitabı bir klasik olarak üniversitelerin ilgili bölümlerinde hâlâ okutulmaktadır.
Bakkal Dimopulos
Bakkal Dimopulos Büyükada’nın en önemli ve en büyük bakkalıydı. Dükkânı bakkal Leonidas'ınki kadar estetik ve şık değildi ama en iyi işi her zaman o yapardı.
Bugünkü Marin Otel'in çapraz köşesindeki dükkânı halen boş..